ANKARA KPSS KURSLARI®,KPSS İSTATİSTİK KURSU kpss,kpss soruları,kpss ders notları,kpss,a: 2012

21 Ocak 2012 Cumartesi

MEHTAP ÖĞRETMEN’İN HUKUK ZAFERİ

2010 KPSS’ de gerçekleşen kopya iddiaları nedeniyle yaş sınırını geçen Mehtap Özüdoğru’nun MEB’e karşı açtığı davada Danıştay yürütmeyi durdurmaya karar verdi.

2010 KPSS de yaşanan skandal, bu sınava emek harcamış, umutlarını bağlamış birçok üniversite mezunu işsiz genci mağdur etmiş, meydana gelen haksızlıklar bir türlü önlenememiş ve telafi edilememişti. Soruşturmasının geçen bir buçuk yıla rağmen hala bir sonuca bağlanamamış olması, soruların sınav öncesinde gönderildiği birkaç elektronik posta adresinin de belli olmasına rağmen bir gelişme olmaması ise akıllarda bir soru işareti olmaya devam ediyor.

İşte bu skandal sonrasında basına “ KPSS’nin en mağduru” şeklinde yansımıştı Mehtap Öğretmen. Mağdur olan yüz binlerce kişiden biriydi. 2010 KPSS sorularının sızdırılması iddiaları nedeniyle Ağustos 2010 da yapılacak olan öğretmen atamaları bir gün önce durdurularak ertelenmiş, daha sonra 2010 KPSS’nin sadece Eğitim Bilimleri testi iptal edilerek sınav 31 Ekim 2010 tarihinde tekrarlanmıştı. İptal edilen sınavdan 85,333 ve yinelenen sınavdan 91,390 Eğitim Bilimleri puanı alan Mehtap Özüdoğru’nun, yaşanan skandal ve uzayan bu süreç nedeniyle, yinelenen sınav sonuçlarına göre başlatılan 25 Kasım 2010 atamalarına yaş sınırını bir hafta süreyle aştığı gerekçesiyle başvurusu alınmamıştı. Halbuki bir gün öncesinde ertelenen Ağustos atamalarına yaptığı onaylanmış başvuru belgesi hala elindeydi.

Yaşadığı bu haksızlığın sonrasında başlattığı hukuk mücadelesi hala devam ediyor, ancak geçtiğimiz günlerde çok önemli bir aşama gerçekleşti bu mücadelede. Danıştay, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı bu işlemin hukuka uyarlığının bulunmadığını söyleyerek bu nedenle Mehtap Öğretmenin atama başvurusunun alınmamasıyla ilgili Bakanlık cevabının yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.

Kararın gerekçesinde “ Davacının, Temmuz 2010 KPSS Eğitim Bilimleri sınavı sonucunda aldığı puan dikkate alınarak öğretmenliğe atanmak için başvuru yaptığı 26.8.2010 tarihinde 40 yaşından gün almadığı gibi sınavın iptaline de neden olmadığı tartışmasızdır.” denilmekte. Ayrıca: “ Davacının kendi kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle iptal edilen sınav sonucunda yapılan ikinci sınavdan aldığı puanla yaptığı atama başvurusunun kabul edilmesi gerekirken 25.11.2010 itibarıyla yaş koşulunu taşımadığından bahisle reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır” denilerek Mehtap Öğretmen’in atanma istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin yürütmenin durdurulmasına karar verildi.

Bu kadar mağdurun yaratıldığı 2010 KPSS de, tek de olsa bir hukuk kazanımı olması biraz içimizi rahatlatıyor.


Türkiye'nin İlk Yüz Nakli Ameliyatı Tamamlandı

Akdeniz Üniversitesi yetkililerinden edinilen bilgiye göre, Uşak'ta beyin ölümü gerçekleşen Ahmet Kaya'dan alınan yüz, Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Gebece köyünde yaşayan 19 yaşındaki Uğur Acar'a nakledildi.

Ameliyatı başarıyla tamamlayan ekip, Akdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan başkanlığında, dünyada ilk kez uygulanan bir hastaya iki kol ve bir bacak nakline devam ediyor.



Kaya'dan alınan iki kol ve sağ bacak, Kepez ilçesine bağlı Varsak Altıayak Mahallesi'nde yaşayan 34 yaşındaki Atilla Kavdır'a naklediliyor.

AMELİYAT 03.15'TE BAŞLADI
Uşak'tan havalandıktan 45 dakika sonra Antalya Havalimanına inen uçaktaki uzman ekip büyük bir heyecanla Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesine gitmek için kendilerini bekleyen araçlarla yola çıktı.

Kısa sürede hastaneye ulaşan Prof. Dr. Ömer Özkan başkanlığındaki ekip hiç vakit kaybetmeden ameliyata girdi. Ameliyata AÜ Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı'nda görevli Prof. Dr. Serdar Tüzüner, Anesteziyoloji ve AÜ Reanimasyon Anabilim Dalı'nda görevli Prof. Dr. Necmiye Hadimoğlu ile AÜ Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi ve Estetik Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Özlenen Özkan ile çok sayıda asistan doktor katıldı.

TÜRKİYE'NİN İLK YÜZ NAKLİ AMELİYATI
Ahmet Kaya'dan alınan yüzün Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Gebece köyünde yaşayan 19 yaşındaki Uğur Acar'a nakledildi. Acar'ın 40 günlükken beşiğinde uyuduğu sırada evlerinde çıkan yangında alev alan battaniyenin üzerine düşmesi sonucu yüzünün yüzde 90'ının yandığı belirtildi. Bir mermer atölyesinde çalıştığı öğrenilen Acar'ın uzun süredir yüz nakli ameliyatı için beklediği, bugüne kadar Şişli Etfal Hastanesi ile Çapa Tıp Fakültesinde çeşitli ameliyatlar geçirdiği bildirildi.

Acar'ın rutin kontrol için Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne gelerek Prof. Dr. Ömer Özkan tarafından muayene edildiği, kontrolün ardından otobüs ile Manavgat'a döndüğü öğrenildi. Acar'ın otobüsten indiği sırada Prof. Dr. Özkan'ın kendisini arayarak, yüz nakli için beklenen kadavranın çıktığını ve acilen hastaneye geri dönmesini istediği ortaya çıktı.

İKİ KOL İLE BACAK AYNI KİŞİYE NAKLEDİLECEK
Öte yandan, Ahmet Kaya'dan alınan iki kol ve sağ bacak ise Kepez ilçesine bağlı Varsak Altıayak Mahallesi'nde yaşayan 34 yaşındaki Atilla Kavdır'a nakledilecek.

Kepez Belediyesinde işçi olarak çalışan Kavdır'ın 11 yaşındayken evlerinin önündeki elektrik tellerine konan güvercinleri uçurtmak için demir sopa ile tellere vurduğu ve bu nedenle elektrik akımına kapıldığı öğrenildi.

Bu olaydan sonra hastaneye kaldırılan Kavdır'ın iki kolunun, dirseğin 7 santimetre altından, sağ bacağının da diz üstünden kesildiği ifade edildi. Kavdır da akşam saatlerinde hastaneye çağrılarak ameliyata alındı.

DÜNYADA İLK KADAVRADAN RAHİM NAKLİNİ DE GERÇEKLEŞTİRMİŞTİ
Prof. Dr. Ömer Özkan ve ekibi Türkiye'nin ilk çift kol naklini ve dünyada ilk kadavradan rahim naklini de gerçekleştirmişti.

Trafik kazasında hayatını kaybeden 23 yaşındaki bir kişinin kollarını, mısır silaj makinesinde geçirdiği kaza sonucu iki kolunu dirsekten kaybeden Cihan Topal'a 25 Eylül 2010 tarihinde nakleden ekip, 9 Ağustos 2011'de de 21 yaşındaki Derya Sert'e dünyanın ilk kadavradan rahim naklini yapmıştı.

Ergene Havza Koruma Eylem Planı Açıklandı

Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısıyla Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nı açıkladı.

Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne illeri için hayati önem taşıyan Ergene Havzası Koruma Eylem Planı çerçevesinde yapılan çalışmalar ve alınacak tedbirler hakkında bilgiler vererek, bu bölgeyi eski güzel günlerine dönüştürmek için Bakanlık olarak büyük gayret gösterdiklerini söyledi.



Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısıyla Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nı açıkladı.

Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne illeri için hayati önem taşıyan Ergene Havzası Koruma Eylem Planı çerçevesinde yapılan çalışmalar ve alınacak tedbirler hakkında bilgiler vererek, bu bölgeyi eski güzel günlerine dönüştürmek için Bakanlık olarak büyük gayret gösterdiklerini söyledi.

Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Ergene Havzası’nın 3-4 yıl içinde daha güzel günlere döneceğini ifade etti.


Hızlı sanayileşme süreci dikkate alındığında Türkiye’de su kaynaklarının kirletilmesinin önlenmesi ve kullanılabilir su miktarının arttırılmasının önem taşıdığını ifade eden
Prof. Dr. Veysel Eroğlu, bu sebeple su kalite yönetiminde münferit çözüm yerine, havza ölçeğinde çözüm anlayışına geçtiklerini belirtti.

Ergene’yi İlk Kez Biz Ele Aldık…

Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Ergene meselesinin ilk kez kendi hükümetleri döneminde ele alındığını kaydederek, havza planlama çalışmalarının daha önceki hükümetler döneminde lokal olarak ele alındığını, fakat kendilerinin su durumu, erozyon, atıksu, ağaçlandırma gibi bütün unsurları göz önünde bulundurarak havza bazında planladıklarını vurguladı.

Havza Koruma Eylem Planları’nın havzalar, su kalitesi, insan kaynaklı baskılar ve kirletici kaynaklar, korunan alanlar ve içme suyu kaynakları göz önüne alınarak hazırlandığını ifade eden Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Birinci öncelikli havzamız kapalı havza olması sebebiyle Akarçay Havzası, ikinci öncelikli havzamız Ergene Havzası olmuştur. Sayın Başbakanımız “Ergene için ne gerekiyorsa yapın” talimatı verdi. Biz de Bakanlık olarak çalışmalarımızı hızlandırdık. Örneğin, Ergene Havzası Çevre Yönetimi Master Planı ve Meriç-Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nı 2008’de, Meriç-Ergene Havzası Endüstriyel Atıksu Yönetimi Ana Plan Çalışması’nı 2010’da başlattık. Ayrıca izleme ve denetim çalışmalarını bütün hızıyla sürdürüyoruz. İzleme, inceleme, denetim faaliyetlerinden elde edilen veriler, ilgili kurum ve kuruluşların katkılarıyla birleşmiştir. Bütün bu çabalar, bilimsel bir çerçevede Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nı doğurmuştur.”


Belediyelerin Atıksu Arıtma Tesisi Yok…


Hazırlanan eylem planlarlarıyla atıksu arıtımı konusunda büyük mesafe kat edildiğinin altını çizen Prof. Dr. Veysel Eroğlu, ”Edirne Belediyesi 100.000 nüfusa sahip olmasına rağmen, atıksu arıtma tesisi yok. Edirne ilimizde yalnızca Yenikarpuzlu Belediyesi’nin atıksu arıtma tesisi bulunmaktadır. Kırklareli ilimiz genelinde de atıksu arıtma tesisi bulunan belediye yoktur. Tekirdağ ilimiz genelinde ise yine aynı durum söz konusu, atıksu arıtma tesisi bulunan belediye yoktur. Ayrıca kontrolsüz bir şekilde gelişen sanayi bölgeleri, diğer taraftan bazı sanayi tesislerinin, atıksuları arıtılsa bile, Ergene Nehrine tabii debisinin takriben 3 ve bazı zamanlarda daha fazla atıksu vermeleri yüzünden, Ergene Havzası, ileri derecede kirlenmiştir. Anadolu’da bir laf vardır. Oynamayı bilmeyen gelin ‘yerim dar’ der, biz ‘katı atık depolama tesisi yapın’ dediğimizde ‘yerimiz yok’ diyorlar. Yeni yaptığımız planlarda bunların yerlerini de ayrıntılı bir şekilde belirttik” diye konuştu.


Ergene Havzası’na Yaklaşık 2,5 Milyar TL Yatırım…


“Ergene Havzası Koruma Eylem Planının Çevre ve Orman Bakanlığı döneminde06 Mayıs 2011 tarihinde uygulamaya konulduğunu hatırlatan Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Öncelikle dere yatakları temizlenecek ve belediyelerin kurması gereken atıksu arıtma tesisleri, DSİ tarafından inşa edilecektir. Islah OSB’ler kurularak, sanayi için müşterek ileri atıksu arıtma tesisleri kurulacak ve sanayide daha az su, daha az kirletici hammadde kullanımına geçilecektir.

Bunlarla beraber Ergene Havzası ağaçlandırılarak, erozyonla mücadele edilecek, 1/25.000’lik planlar uygulamaya konulacak ve katı - tehlikeli atık işleme geri kazanım ve bertaraf tesisleri kurulacaktır.

Ayrıca zirai kaynaklı kirlilik kontrol edilecek, denetimler daha da sıkılaştırılacak, deşarj standartları yeniden düzenlenecek, havzaya Taşkın Erken Uyarı Sistemi kurulacak, yer altı suyunun kullanımı kontrol altına alınacak ve Trakya’da baraj ve göletler ile sulama tesisleri kısa sürede tamamlanacaktır. Bu çalışmalar için Ergene Havzası’na Sayın Başbakanımızın talimatıyla 2-2,5 milyar TL yatırım yapılacaktır.”


Ergene’de Gerçekleştirilen Bakanlık Yatırımları…


DSİ Genel Müdürlüğü tarafından Ergene Nehri’nde yapılan çalışmalara değinen Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, “2011 yılında Ergene Nehrinin 34 km’lik kısmı ile Hayrabolu Deresinin 17 km’lik kısmının ıslahı bitirilmiştir. Ayrıca Eylem Planında bulunan 28 adet dere ıslahı işinden 5 adedi tamamlanmış olup, 23 adet dere ıslahı çalışması devam etmektedir.

Eylem Planı’nda bulunan 23 adet sulama tesisi ile toplam 1.103.540 dekar alan sulanacak olup; 1 adedinin inşaatı tamamlanmış, diğerlerinde çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca, havzada inşa edilecek 6 adet depolama tesisi ile toplam 190,5 milyon m3 su depolanacaktır” şeklinde konuştu.

Ergene Havzasında bu güne kadar 1.359.460 dekar alanda ağaçlandırma, erozyonla mücadele ve ıslah çalışması yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Veysel Eroğlu, “Eylem planı kapsamında 2011 yılı içerisinde, 4.350 dekarlık alanda ağaçlandırma çalışması, 59.850 dekarlık alanda erozyon ve rehabilitasyon çalışması, 17.700 dekarlık alanda özel ağaçlandırma, 2 milyon adet fidan üretimi ve 65 km’lik karayolu ağaçlandırması gerçekleştirilmiştir” dedi.

Uludere Mağdurlarına 150'şer bin lira Tazminat Ödenecek

Uludere'de terörist zannedilerek öldürülen 34 köylünün ailelerine verilecek tazminat miktarı netleşiyor.Alınan bilgilere göre, son Bakanlar Kurulu toplantısında miktarın 100 bin lira olması kararlaştırıldı. Ancak buna ilaveten Terör ve Terörden Doğan Zararların Karşılanmasına Dair Kanun çerçevesinde, ailelere 22 bin 500 lira daha verilmesi planlanıyor.

Üzerinde durulan diğer bazı ek ödemelerle birlikte tazminatın 150 bin lirayı bulacağı belirtiliyor. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 2 Ocak'taki Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, tazminatların en kısa sürede 'kanunlar çerçevesinde' hak sahiplerine verileceğini söylemişti.

Bunun için de geçmişteki benzer olaylarda mahkemelerin takdir ettiği tazminat tutarlarını dikkate alacaklarını kaydetmişti. Arınç'ın kastettiği kanun çerçevesinde daha önce terör saldırıları sebebiyle mağdur olanlara mahkemelerce 10 ile 15 bin lira arasında tazminat takdir edilmişti.

Hükümet Sözcüsü, "Eğer kanundaki limitlere bağlı kalınsa, bunun bir de AİHM boyutu veya adli yargıda bunun daha üstünde bir tazminat isteme talepleri de olabilir. Yani kanundaki limitin herhalde altında olmayacak ama mahkeme kararları dikkate alınarak bu konuda bir tazminat belirlemesine gidilecektir." demişti. Tazminatların ödenmesinin gecikmesinde bu faktörün etkili olduğu ifade ediliyor.

Bülent Arınç, 2 Ocak tarihli Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası, ödemelerin 'birkaç gün içerisinde' yapılacağını aktararak şunları dile getirmişti: "Elbette yakınlarına karşı, hayatta kalanlara karşı hükümetimizin yapacağı çok büyük işler var. Bunlardan bir tanesi esasen kanunlarla da hüküm altına alınan tazminat ödenmesidir. Onun dışında da ayrıca özel bazı imkânlarla ölenlerimizin en yakınlarına, ailelerine, onların gözyaşlarını dindirmese bile en azından kucaklaşmamıza vesile olabilecek adımlar da atılacaktır."



'Tazminat istemiyorum, sorumlular bulunsun'

Uludere'de hayatını kaybeden 15 yaşındaki Şıvan Encü'nün babası Selahaddin Encü, hangi istihbarat doğrultusunda operasyonun başlatıldığının bir an önce açıklanması gerektiğini söyledi. Acılı baba Encü, "Ben tazminat falan istemiyorum. Kim yapmışsa bilinmesi lazım, ortaya çıkması gerekiyor. Bunu gerek devlet gerek millet ortaya çıkarmalı. Kim olayı yapmışsa biz onu öğrenmek istiyoruz." dedi. Ferdi olarak bir tazminat talebinde bulunmayacağını aktaran Encü, oğlunun dışında 33 kişinin daha hayatını kaybettiğini hatırlatarak, diğer akrabaları ile aynı karar doğrultusunda hareket edeceğini bildirdi. Taziye ziyareti sırasında ilçe kaymakamına yönelik saldırıyı da kınayan Encü, köylülerin kesinlikle saldırdığına inanmadığını ifade etti.

Apple’dan Eğitimde Devrim

Dünyanın en büyük teknoloji şirketi Apple, eğitim sektöründe devrim yapacak olan yeni uygulamasını tanıttı.



Geçen yıl hayatını kaybeden şirketin kurucusu Steve Jobs’un hayalini kurduğu iBooks 2, Apple’ın iPad tablet bilgisayarları için ücretsiz olarak sunulacak. Bu uygulama sayesinde tüm ders kitapları interaktif olacak. Öğrenciler sadece faydalandıkları kitapların parasını verecek. Bu kitap ücretlerinin de piyasada satılanlara oranla daha ucuz olacağı ve ihtiyaç duyulduğunda da güncellenme imkanının bulunduğu kaydedildi.

Bunlar Hukukçu mu Olacak?

Kanal D’de yayınlanan Abbas Güçlü ile Genç Bakış adlı programda yaşananlar akıllara durgunluk verecek cinstendi. Kendilerini devrimci olarak nitelendiren bir grup öğrenci, programı bastı. Sandalyelerin havada uçuştuğu olaylarda çok sayıda kişi yaralandı.

Her hafta ayrı bir üniversiteye konuk olan ve üniversite öğrencilerinin sorunlarını masaya yatıran Genç Bakış adlı programa, Ankara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi’nde çıkan olaylar damgasını vurdu.

Tecrübeli Gazeteci Abbas Güçlü’nün sunduğu programa katılan eski Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın konuşmasına müsade etmeyen bir grup öğrenci, Kazan’ın Sivas olaylarının avukatlığını yaptığını savunarak slogan atmaya başladılar… Bunun üzerine devreye girerek protestoyu sonlandırmaya çalışan program sunucusu Abbas Güçlü’nün telkinleri de olayları yatıştırmaya yetmedi…

Salonu işgal eden Hukuk Fakültesi öğrencileri, sözlü eylemlerinin ardından fiili saldırıya geçerek programın yayınlanmasını engellediler… Çıkan olaylarda güvenlik görevlilerini darp eden protestocu grup, çok sayıda konuğun da yaralanmasına neden oldu…



KAZAN LİNÇTEN SON ANDA KURTULDU

Bir öğrencinin gizlice cep telefonuna kaydettiği görüntülerde yaşanan korku ve panik havası dikkatlerden kaçmadı. Programa konuk olan Hüsamettin Cindoruk, Şevket Kazan ve Metin Feyzioğlu güvenlik görevlileri tarafından salondan uzaklaştırıldı. Hukuk Fakültesi öğrencilerinin hedefinde olan eski Adalet Bakanı Şevket Kazan ise linç edilmekten son anda kurtuldu…

Bakan Dinçer Öğrencilerle Bir Araya Geldi

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan ve iki bakanlık arasındaki protokol gereği özel okullara gönderilen başarılı öğrenciler ile Milli Eğitim Bakanlığı Konferans Salonunda bir araya geldi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin burada yaptığı konuşmada, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı kuruluşlarda korunma ve bakım altındaki çocukların özel okullar ve dershanelerden yararlanmasını sağlamayı amaçlayan protokol ile kurumsal manada kaliteyi artırma, çocukların kabiliyet ve kapasitelerini geliştirerek daha ileriye gidecek hedefleri belirlemek ve fırsat eşitliğini sağlamanın hedeflendiğini hatırlattı.
Program kapsamında 157 öğrencinin bu imkandan faydalandığına işaret eden Şahin, çocukların bu fırsattan yararlanmasını sağlayan ilgili kesimlere teşekkür etti.
Milli Eğitim Bakanı Dinçer de bugün bir çok karne dağıttıklarını ifade ederken, kendisinin de öğrenciler kadar sevinçli olduğunu söyledi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile yapılan protokol ile kendilerine fırsat verildiğinde çok daha iyi ve başarılı işler yapabilecek çocuklar için yeni bir kapı aralandığını belirten Dinçer, bunun kendilerini mutlu eden sonuçlar doğuracağını söyledi.
Bakan Dinçer, ''özel okullara teşekkür ediyorum, bu çocuklarımıza kontenjan ayırarak, fırsat verdiler. Bu vesileyle önümüzdeki yıllarda bu kontenjanları hassasiyetle doldurmaya devam ederlerse bu çocuklar için önemli bir gelecek bir fırsatı aralanmış olacak'' dedi.
Öğrencilere tatilde ne yapacaklarını soran Dinçer, çocuklardan ''gezeceğiz''yanıtı gelmesi üzerine, ''tatilde biraz ders çalışalım biraz kitap okuyalım, biraz da oyun oynayalım'' dedi.
Konuşmaların ardından Bakan Dinçer ve Şahin, çocukların karnelerini inceledi ve öğrencilere kol saati hediye etti.
Öğrenciler de iki Bakana çiçek ve ebru sanatıyla yaptıkları bir tablo hediye ederken, Keçiören Çocuk Evinde kaldığını ve Hayat Kolejine gittiğini söyleyen bir öğrenci ''yeni okulumda yeni arkadaşlarımla öğretmenlerimle tanışmaktan ve güzel bir ortamda bulunmakta mutluyum. Okulumu seviyorum '' dedi.



-Öğrencilerden gülümseten kareler-

Öte yandan daha sonra iki Bakan öğrencilerle fotoğraf çektirirken, öğrencilerin karnelerini de yakından inceledi.
Öğrencilerin iki bakanı bol bol öptüğü etkinlikte bazı öğrencilerin Bakan Dinçer'in bıyığına yakın ilgi gösterdiği de görüldü.
Bakanlar, bazı öğrencilere kendi elleriyle kuru pasta yedirirken, Özel Nenehatun İlköğretim okulunda okuyan birinci sınıf öğrencisi Sudenaz Güzel, Bakan Dinçer'e karnesini gösterdi.
Öğrenci Sudenaz Güzel'in karnesinin ''pekiyi''lerle dolu olduğu görülürken, karnede öğretmenin görüşünün yer aldığı bölümde ''sevimli çalışkan, uyumlu, çok tatlı, harika öğrencim, Seni çok seviyorum. Seninle gurur duyuyorum, çünkü sen cesursun, çünkü sen güçlüsün. Çünkü sen umutsun, çünkü sen mucizesin'' yazdığı dikkati çekti.

Memura Şubat Zammı Formülü

Yaklaşık 2.5 milyon memur ile 2 milyon memur emeklisi Toplu Sözleşme Yasası'nın çıkmasını, 2 milyon işçi emeklisi ise intibak yasasının çıkmasını bekliyor.

Her iki yasanın da Meclis'te olması umutları artırırken, ilk zamlı maaşı memurlar ve memur emeklileri alacak. Toplu sözleşme Yasası'nın çıkmasından sonra görüşmelerin hemen başlaması planlanıyor. Görüşmelerin normal seyrinde gitmesi durumunda memurlar ve memur emeklileri enflasyon farklarının dışında toplu sözleşmeden doğan zam farklarını da Şubat ayında alabilecekler. Son yapılan yüzde 2.68'lik enflasyon zammından sonra en düşük memur maaşı yaklaşık 1.700 lira civarında olmuştu. Sendikaların toplu sözleşme masasında en az memur maaşının 2 bin lira olması için çabalayacağı bu formül üzerinde çalıştıkları belirtiliyor. Yine yaklaşık bin lira civarında olan en düşük emekli memur maaşınında bin 500 lira olması için çaba harcanacağı konuşuluyor.



İNTİBAK OCAK'TA
İşçi emeklilerinin merakla bekledikleri intibak yasası da son aşamaya geldi. İntibak yasasının Meclis'ten geçmesinin ardından 2000 yılında önce emekli olmuş yaklaşık 2 milyon kişiye 322 lirayı bulan intibak farkları tek seferde ve Ocak 2013 tarihinde yatırılacak. Bu rakam işçi emeklisinin prim gün sayısına göre değişecek. Fazla pirim yatıran emekli daha yüksek fark almış olacak.

Genel Sağlık Sigortası Primini Ödemeyince Haciz mi Gelecek?

Vatandaş zorunlu Genel Sağlık Sigortası (GSS) uygulamasının farkına yeni vardı. Okurlarımızdan 1 Ocak'ta yürürlüğe giren genel sağlık sigortasıyla ilgili her gün yüzlerce soru geliyor. Bir haftadır hep GSS soruluyor. Konu herkesi ilgilendirince yeniden daha ayrıntılı yazmak gerekiyor.

Okurumuz Volkan Aslan, "GSS primlerimi ödeyemezsem evimize haciz gelir mi?" diyor.

Mercan Yüksel ise, "Ben ev hanımıyım. iki kızım var. Biri 1993 doğumlu üniversiteye hazırlanıyor. Küçük kızım 1998 doğumlu 8'nci sınıfta okuyor. Eşim özel şirkette çalışıyor. Biz sağlıktan yararlanmaya devam edecek miyiz? Ayrıca GSS primine ödeme yapılacak mı?" diyor.

Okurumuz Emrullah Denizhan, "Babam SSK çalışanı, annem ev hanımı dolayısıyla onlar GSS kapsamında değil, onlar için sorun yok. Ben 19, ablam ise 21 yaşında ve ikimiz de üniversitede okuyoruz dolayısıyla okuduğumuz takdirde 25 yaşına kadar babamızın sigortasından prim ödemeden faydalanabilecek miyiz? Aktivasyon yaptırmıştım, yeniden yaptıracak mıyım? Ne yapmalıyız?" diyor.

Çalışan sigortalılarla SGK'dan emekli olanlarla (sosyal güvencesi olan kişiler) bunların eşleri, hak sahibi çocukları ve hak sahibi anne-babası GSS primi ödenmeden sağlıktan yararlanacak. Bunların ayrıca GSS primi ödemesine gerek yok. İşsizlik sigortası kapsamında sağlık yardımı alanlar da bu dönemde prim ödemeyecek. Sigortalı olarak çalışan, isteğe bağlı sigorta primi ödeyen veya SGK'dan emekli aylığı alan kişilerin kendileri zaten genel sağlık sigortasından yararlanabiliyor. Yeşil kartlılar, vize süreleri doluncaya kadar yararlanabilecekler ama vizeleri dolduktan sonra bir ay içinde gelir testi yaptıracak.

Buna göre sigortalı olarak çalışan, isteğe bağlı sigorta primi ödeyen veya SGK'dan emekli aylığı alan kişilerin;

- Eşi,

- 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim veya 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nda belirtilen aday çıraklık ve çıraklık eğitimi ile işletmelerde mesleki eğitim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış evli olmayan çocukları,

- Yaşına bakılmaksızın bu kanuna göre malul olduğu tespit edilen evli olmayan çocukları,

- Geçimi sigortalı tarafından sağlanan, her türlü kazanç ve irattan elde ettiği gelirler toplamı yürürlükte bulunan asgari ücretin net tutarından daha az olan ve diğer çocuklarından sağlık yardımı almayan ana ve babası, bakmakla yükümlü olunan kişi sayılacaktır. Bunlar herhangi bir prim ödemeyecek. Öğrencilerin anne-babaları üzerinden sağlık yardımı alması için mutlaka aktivasyon yaptırmaları gerekecek. Müstehaklık sorgulamasında öğrenci olmasına rağmen müstehak olmayanlar mutlaka öğrenci belgeleri ile SGK'na başvurmalı ve aktivasyon yaptırmalılar. Örneğin, 22 yaşında üniversite öğrencisi bir erkek çocuğun sağlık yardımı almaya devam etmesi, prim ödemek zorunda kalmaması için okuldan alacağı öğrenci belgesini SGK'na vererek aktivasyon yaptırması gerekiyor. Eğer daha önce yaptırmış ve halen sağlıktan yararlanıyorsa bir işlem yaptırmayacak.

Ancak, eğitime devam etmeyen 18 yaşını bitirmiş erkek çocuklar ile 25 yaşını doldurmuş üniversite öğrencisi erkek çocuklar gelir testine girerek eğer kişi başına 295.50 TL'den fazla gelirleri olursa genel sağlık sigortası primi ödemek zorunda kalacak. SGK'nın elbetteki GSS primlerini haciz yoluyla tahsil yetkisi var ama, yüzbinlerce işyerinden primini tahsil edemeyen SGK'nın GSS primlerini haciz yoluyla tahsil etmesi zor gibi görünüyor. Ancak gelir testi yaptırmayanlar üst sınır olan 212.76 TL'den prim ödeyeceği için mutlaka gelir testi yaptırın. GSS primini ödemeyenler ise sağlık yardımından yararlanamayacak.

Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde ikametleri Türkiye'deki adresleri kayıtlıysa SGK otomatik olarak bu kişileri de genel sağlık sigortası kapsamına koyacak. Ve bunlar da gelir testi sonucuna göre prim ödemek zorunda kalabilecekler. Eğer nüfus müdürlüğünde ikamet adresi yurt dışı olarak düzeltilirse genel sağlık sigortası primi ödemeyecekler.

Part-time çalışan işçilerin, bugüne kadar bir yıl içinde 30 gün prim ödemeleri halinde sağlık yardımlarından faydalanma hakkı vardı. Ancak artık kısmi süreli part-time veya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalıların 01 / 01 /2012 tarihinden itibaren eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin 30 güne tamamlamaları gerekecek.

Sosyal güvencesi olmayanlardan 1 Ocak 2012-30 Haziran 2012 dönemi için, aylık GSS primi, aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarına göre;

1) Asgari ücretin üçte birinin (295.50 TL) altında ise GSS primleri devlet tarafından ödenecek,.

2) Asgari ücretin üçte biri (295.50 TL) ile asgari ücret arasında ise, 295.50 x %12 = 35.46 TL,

3) Asgari ücret (886.50 TL) ile asgari ücretin iki katı arasında ise, 886.50 x %12 = 106.38 TL,

4) Asgari ücretin iki katından (1.773 TL) daha fazla ise, 1.674 x % 12 = 212.76 TL,

olacaktır. GSS primleri ödenmez ise sağlık yardımı verilmeyecek. Bu nedenle bu kapsamdaki kişilerin mutlaka gelir testini 31 Ocak tarihine kadar veya yeşil kart vizesi bittikten sonra bir ay içinde yaptırmaları gerekiyor.

Başvuru, kişinin Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'nde kayıtlı ikametgâhının bulunduğu il veya ilçe idarî sınırları içindeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'na yapılacak.

Re'sen genel sağlık sigortası tescili yapılan kişilerin gelir testi işlemleri, SGK veya ilgili Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından ailenin yazılı muvafakati alınarak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından sonuçlandırılacak.

Gelir tespiti yapılması için başvuracak kişiler, gelir tespitine esas teşkil edecek göstergeleri içeren başvuru formu ile müracaat edecekler. Ancak, başvuru işleminin kanunî temsilciler tarafından yapılması hâlinde mahkemeden alınmış karar örneği, vekil tarafından başvuru yapılması hâlinde vekâletname örneği başvuru formuna eklenecek.

Gelir tespitinde aile olarak, aynı hane içinde yaşayan eş, yaşlarına bakılmaksızın evli olmayan çocuk ve genel sağlık sigortalısı olarak tescil edilecek kişinin ana ve babası esas alınacak. Aynı hanede yaşamayan ve öğrenim nedeniyle başka bir hanede yaşayan evli olmayan çocuklardan 25 yaşını doldurmayanlar gelir tespitinde aile içinde değerlendirilecek. Gelir tespiti işlemlerinde hane olarak adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde yer alan adres dikkate alınacak. Aynı adreste birden fazla aile olması halinde her bir aile için ayrı ayrı gelir tespiti işlemi yapılacak.

17 Bin Kadrolu Öğretmen Müjdesi

Dinçer, MEV Gökkuşağı Eçem Anaokulu ve İlköğretim Okulunda düzenlenen karne töreninin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Dinçer, MEV Gökkuşağı Eçem Anaokulu ve İlköğretim Okulunda düzenlenen karne töreninin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Hükümet olarak yapılan çalışmalardan sonra şubat ayında 17 bin öğretmen almaya karar verdiklerini bildiren Dinçer, ''17 bin öğretmenimizi şubat ayında, ikinci dönemin başında hemen yetiştirecek şekilde bürokratik işlemleri tamamlayacağız ve öğretmelerimizi bu süreçte alacağız'' diye konuştu.



Dinçer, ataması yapılacak 17 bin öğretmenin kadrolu olarak alınacağını belirterek, bu atamanın eğitimin başlamasından hemen önce yapılacağını söyledi.

Hangi branşlarda öğretmen atanacağı yönündeki bir soru üzerine Dinçer, branşların ve illerin, çok yakında yayımlanacak klavuzda yer alacağını belirtti

Araştırma Görevlileri Ayaklandı!

Üniversitelerde 35. Madde kapsamında lisansüstü eğitim yaptığı için hukuksuz bir mecburi hizmet kıskacında tutulduklarını iddia eden araştırma görevlileri seslerini duyurmak için internette ortak bir grup oluşturdular. Madde35@yahoogroups.com'da bir araya gelen yaklaşık 1000 araştırma görevlisi hükümetten, YÖK'ten acilen çözüm bekliyor. Mecburi hizmet uygulamasının getirdiği olumsuzlara karşı çıkan araştırma görevlileri, aile, sağlık, kadro, yükselememe, mobbing gibi pek çok sebeple başka bir üniversite ve devlet kurumuna geçememelerinin önünün açılmasını istiyor. Türkiye'de yaklaşık 4-5 bin araştırma görevlisi var ve bu sayı aileleriyle birlikte 30 binleri buluyor.



ORTAK BİLDİRİ YAYIMLADILAR

Oluşturdukları grupla feryadlarını dile getiren araştırma görevlileri, ortak bir metin yayımlayarak sorunlarına acilen çözüm istedi. Hazırlanan ortak metinde ise kendi üniversitelerinde eğitim imkanı bulamadıklarını ve başka üniversitelerdeki lisansüstü eğitime doğrudan başvuramayışlarından yakındılar. Metinde buradaki en büyük engelin ise 35. madde, Üniversitelerarası İşbirliği Programı (ÜNİP) ve Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) olarak gösterildi. Metinde kişisel çabalarla bu engel aşılsa bile mülakat sistemi sayesinde başvurularının engellendiği kaydedildi.

KEFALET VE TAAHHÜT SENEDİ

Kadro sorunları yüzünden lisansüstü eğitime başlayamayan araştırma görevlileri, hem işten atılma tehdidi altında kalmakta hem de asıl görevleri dışında, memur ve hizmetlilerin görev alanına giren angarya işlerle çalıştırılmak zorunda kaldıklarını belirtirken, hazırlanan metinde 35 madde ile görevlendirilmeyi kabul eden araştırma görevlileri, tek taraflı olarak hazırlanan ağır, haksız ve ölçüsüz kefalet ve taahhüt senedi imzalamak zorunda bırakıldıklarını en büyük sorun olarak gördüklerini belirtilyorlar.

"Bu senetleri imzalamayan araştırma ğörevlileri lisansüstü eğitime gönderilmemekte ve iş hayatlarını asıl görev amaçlarının dışında angarya işlerle vakitleri geçirtilerek, akademik eğitimleri ve yükselmeleri engellenmektedir" denilen metinde "lisansüstü eğitime gönderilenler başarısız olurlarsa ki bu da eğitimin doğasında vardır, derhal işten atılarak yüklü senet ve tazminat borçları altına sokularak hayatları karartılmaktadır" ifadesi kullanıldı.

Araştırma görevlileri, "okutmanlar", "öğretim görevlileri" ve "uzmanlar"ın ise bu tür uygulamalara muhatap olmadıklarını, bu kadrolarda çalışanlar ile aralarına ayrımcılık konduğunu iler sürdüler.

KADRO KONUSUNDA SIKINTI

Metinde en büyük sorunlardan birisi de "kadro konusu" olduğu tespiti yapıldı.

Metinde bu şikayet şöyle yansıdı:

" Her türlü maddi ve manevi zorluğa rağmen üniversitesinden, evinden ve ailesinden kopup yeni bir üniversiteye 35. madde kapsamında gidip orada yeni bir çevreye, farklı bir ortama adapte olma, kendini kabul ettirme veya kabul görme gibi çeşit türlü meşakkatle lisansüstü eğitimini tamamlayıp asıl üniversitelerine dönen araştırma görevlilerine üniversite yönetimleri hak ettikleri üst kadroyu öncelikle vermeleri gerekirken, maalesef üniversitlerimiz bu konuda da sınıfta kalmıştır.

35. madde kapsamında olan Doktor ünvanlı araştırma görevlileri çeşit türlü bahanelerle yıllarca bekletilmekte ve onların öğrencisi durumundakiler ise hızlıca üst kadroya atanmaktadırlar. Oysa kendi üniversitelerinde lisansüstü eğitim olanağı bulan yaşıtlarına göre onca maddi-manevi sıkıntıya göğüs gerip 35. madde kapsamında lisansüstü eğitimin tamamlayanlara öncelik verilerek üst kadroya atanmaları gerekmektedir."

EVLİ OLANLAR DAHA DERTLİ

Evli olan araştırma görevlileri de, aynı üniversitede çalışamamaktan yakındılar. İnternette yayımladıkları ortak metinde bu konudaki isyan konusunda şunlar kaydedildi:

"En azından şu anda bile iki ayrı üniversitede mecburi hizmet kıskacında tutularak evli ve resmi nikahlı karı-koca araştırma görevlilerinin bir ilde, bir üniversitede bir araya gelmelerini muvafakat vermeyerek engelleyen ve aile kurumuna da ciddi zarar veren üniversitelerin var olması insanın vicdanını sızlatmaktadır. Hâlbuki madem üniversitelerce ve YÖK'ce mecburi hizmet vardır ve kişinin özgürce çalışmak istediği ve daha verimli olacağını düşündüğü yere muvafakatinin verilmesi idare hukukuna, Türkiyenin de altında imzası olan ILO sözleşmelerinnin 29 ve 105 numaralı maddelerine ve iş gören haklarına uygundur, kamu yararı bu yöndedir; basit bir muvafakat onayı ve mecburi hizmet nakli yapılsa bütün bu karmaşa çözülecek ve bu hukuksuzluk ortadan kalkacaktır. Böylece akademisyenlerin, rektörlüklerin ve mahkemelerin zamanları boş yere harcanmamış olacak ve ülke zarara uğratılmaktan kurtulacaktır."

Üniversiterden istifa eden Doktor araştırma görevliler hakkında fahiş miktarlarda yüklü tazminatların açıldığı belirtilen metinde, hukuksuzluğa bir an önce son verilmesi istendi.

BUNALIMA GİRDİLER

Metinde şu tespitlerde bulunuldu. "Yukarıda maddeler halinde anlatılan uygulamaların her biri ayrı bir hukuksuzluk örneğidir. Hem anayasamızın angarya yasağı başta olmak üzere temel hükümlerine; hem kişi haklarına; hem de ilgili yasaların ilgili hükümlerine (657 DMK Ek35.madde); açıkça aykırılık teşkil etmektedirler. Aşağıda da verilen onlarca yerel mahkeme kararına ve üst mahkeme içtihatlarına ayrıca Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının YÖK'e konuyla ilgili gönderdiği görüş yazısına rağmen; üniversiteler mecburi hizmet, taahhüt-kefalet senedi imzalattırma ve anlaşmazlık durumunda haksız, fahiş ve yüklü tazminat uygulamasıyla kıskaca aldıkları Doktor Araştırma Görevlilerini süründürmekte, yıldırmakta, enerjilerini tüketmekte ve onları ailevi, sosyal ve ekonomik bunalımlara sokmaktadırlar."

TALEPLER

Araştırma görevlileri, hazırladıkları ortak metinde çözüm önerilerini de sıraladı. Metinde, "sonuç olarak talebimiz devletimizden, hükümetimizden, Yüksek Öğretim Kurulu'ndan, üniversite yönetimlerinden hem kamu düzeni hem de kamu yararı gereği bu konuya eğilmelerini, bu haksız ve zaten hukuken butlan olan zorunlu hizmet uygulamasını acilen kaldırmalarını, hukuk tanımaz keyfi tutumla ve kulaktan dolma bilgilerle araştırma görevlilerinin akademik hayatlarını darbeleyen uygulamalarla ülke kaynaklarını boşa harcayanları ciddi şekilde uyarmalarını beklemekteyiz. En azından çıkacak bir torba yasa içinde bu hukuksuz mecburi hizmetten kaynaklanan tazminat yükümlülüklerinin yeniden affedilmesi için birer vatandaş olarak TBMM'den çalışma beklemekteyiz" denildi.

Bakan Dinçer'den Karne Mesajı

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 2011-2012 eğitim öğretim yılının birinci döneminin sona ermesi dolayısıyla mesaj yayımladı.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, mesajına ''Başta öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenlerimizin ve velilerimizin göstermiş oldukları üstün gayret ve çalışmaların semeresinin alındığı karne gününde hepinizi içtenlikle kutlar, güzel bir tatil geçirmenizi dilerim'' diyerek başladı.
Dinçer, mesajında sistemin en güçlü bileşeninin mutlak suretle öğretmen olduğunun altını çizerek, öğretmenlere "Öğrencilerinize 'insan sıcaklığını' hissettirin" dedi.

Velilere tavsiyeler
Çocukların sağlıklı ve mutlu gelişimlerinde, okul başarılarında en az öğretmenler kadar anne-babaların da rolünün bulunduğunu belirten Dinçer, velilere şöyle seslendi:
''Çocuklarımızın karneleri aynı zamanda anne-babalar olarak onlarla ne ölçüde ilgilendiğimiz, ne ölçüde destek olduğumuz hakkında fikir veren birer ayna niteliğindedir. Dolayısıyla çocukların özgüvenini zedeleyecek tutumlardan özenle kaçınmanızı, çocuklar üzerinde yıkıcı etkiler oluşturacak tepkiler yerine, yapıcı, onarıcı, destek ve teşvik edici bir yaklaşım benimsemenizi sonuç alıcı olması bakımından çok önemli görüyorum.
Cesareti kırılmış, özgüveni zedelenmiş bir çocuğun hayatı boyunca hatırlayacağı olumsuz etkiler, telafisi her zaman mümkün olan karne notlarından daha önemlidir.''
İnanın ve çalışın.



Umudunuzu diri tutun
Eğitim öğretimde bir yarı yılı tamamlayarak karnelerini alacak öğrencilere de mesaj ileten Dinçer, ''Karnenizdeki notlarınız ne olursa olsun; umudunuzu, cesaretinizi, çalıştığınız takdirde başarılı olacağınıza dair inancınızı, yapabileceğinize dair güvenizi hep diri tutun'' dedi.

Maliye Çalışanları Türkiye Çapında Eylemde

Türk Büro Sen'in başlatmış olduğu eylemlilik süreci kapsamında, Türkiye Genelinde Maliye Bakanlığı çalışanları alanları doldurdu.
Bordoların yakıldığı, alkışlar ve sloganlar eşliğinde gerçekleştirilen eylemlerde tepkinin çok büyük olduğu gözlendi. Türk Büro-Sen’in şube başkanları ve il temsilcileri tarafından yapılan basın açıklamalarında, Maliye Bakanlığı’nda ki ücret adaletsizliği dile getirilirken, 666 sayılı KHK ile çalışanların bazı haklarının ellerinden alındığı vurgulandı.



Maliye Bakanlığı’nın bir zamanlar herkes tarafından özenilecek kurum olarak gösterildiğinin ifade edildiği basın açıklamalarında, kurumda yaşanılan sorunlar neticesinde bu özelliğini yitirdiği; Maliye çalışanlarının mutsuz, geleceğinden endişeli ve uğradığı ücret adaletsizliği karşısında şaşkın bir halde olduğu belirtildi.

Türk Büro Sen'in Maliye Bakanlığı çalışanları için başlatmış olduğu eylemlilik süreci devam edecek.

Kim Ne Kadar Maaş Alacak?

SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına bu ay yüzde 6.79 oranında zam geldi 813 liralık maaşta 55 liralık artış oldu. Emekliler yıl içinde bir zam daha alacak...

Emekliler bu ay zamlı maaşlarına kavuşuyor. Sayıları 7.8 milyonu aşan SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin bu yılın ilk 6 ayına ilişkin zam oranları belli oldu. SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına yüzde 6.79 oranında zam yapıldı. Bu zam Ocak ayı maaşlarına yansıyacak.
ENFLASYONA ENDEKSLİ
Son 2 yıldır seyyanen yapılan zam, bu yıl Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) oranında olacak. Aralık ayında eline 813 lira geçen bir emeklinin bankadaki hesabına 55 lira artı para yatacak. Aralık ayında bin lira olan maaş ise bin 68 liraya yükselecek. Temmuz ayındaki enflasyon rakamına göre emekliler ikinci 6 ay için bir zam daha alacak. Sosyal Güvenlik Kurumu, işçi ve esnaf emeklilerinin bu ayki maaşlarını zamlı hesapladı.


* * *
İNTİBAKTA SONA GELİNDİ
Emeklilerin dört gözle beklediği İntibak Yasası'nda oranlar belirlendi. Refah payından emeklilere yüzde 75 pay verilecek. 1 milyon 913 bin emeklinin maaşlarında artış olacak. Düzenleme ile emekli aylıklarında 290 liraya varan artış gerçekleştirilecek. Emekliler, geçmişe dönük herhangi bir toplu ödemenin söz konusu olmadığı düzenlemeden önümüzdeki aylardan itibaren yararlanabilecek. Öte yandan yaklaşık 1.9 milyon memur emeklisi de yapılacak toplu sözleşme ile maaşlarına zam alacak.

Toplu Sözleşmede Önemli Değişiklikler

Memur ve memur emeklilerinin maaşını düzenleyecek Toplu Sözleşme Yasa Tasarısı Meclis'e sevk edildi. Tasarının yasalaşmasının ardından 15 gün içinde sendikalar ile hükümet masaya oturup 2012 yılı için geçerli zam oranını pazarlıkla belirleyecek. Böylece memur ve memur emeklilerine şubat ayında zamlı maaş almanın yolu açıldı.

Yaklaşık 2,5 milyon memur ile 1,8 milyon memur emeklisinin aylardır beklediği Toplu Sözleşme Yasa Tasarısı, nihayet Meclis'e gönderildi. Tasarının önümüzdeki günlerde Meclis'ten geçerek yasalaşmasıyla birlikte memur ile memur emeklileri için toplu sözleşme süreci başlayacak. Yasanın ardından 15 günlük süre içerisinde sendikalar ile hükümet yetkilileri masaya oturup 2012 için geçerli olacak zammı belirleyecek. Tasarının Meclis'e gitmesiyle birlikte memura ve emekliye şubatta zamlı maaş umudu doğdu. Yasa geciktiği için memurlar ilk kez bu yıl ocakta zamsız maaş almıştı.

Memurların merakla beklediği müjdeyi Çalışma Bakanı Faruk Çelik verdi. Bakan Çelik, memurların zam alabilmesi için gerekli olan Toplu Sözleşme Yasa Tasarısı'nın dün Meclis'e gönderildiğini açıkladı. Bu açıklama ile birlikte memurların şubatta zamlı maaş alabilmesinin yolu açıldı. Eğer hükümetin çabasıyla tasarı bir an önce Meclis'ten geçerek yasalaşırsa zamlar şubata yetişecek. Ocak ayının farkı ile birlikte zamlı maaşlar şubatta ödenecek. Ancak tasarının Meclis'ten geçmesi, onay süreci ve toplu sözleşme için masaya oturulacak olması, zamların mart ayına kalma ihtimalini de barındırıyor. Toplu Sözleşme Yasa Tasarısı'nın Meclis'e gönderilmesinin ardından tasarı TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda görüşülecek. Daha sonra ise Genel Kurul'da yasalaşması gerekiyor. Ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayına sunulacak. Gül'ün onayının ardından sendikalar ile hükümet toplu sözleşme masasına oturarak zam oranını belirlemeye çalışacak. Böylece Cumhuriyet tarihinde ilk kez memurlar için toplu sözleşme süreci başlayacak. Hükümetle sendikalar zam pazarlığı yapacak. Toplu sözleşmede varılan mutabakat yasa hükmünde olacak. Uzlaşma sağlanması halinde masadaki karar geçerli olacak. Uzlaşma sağlanamazsa bu kez Kamu Görevlileri Hakem Kurulu devreye girecek. Bu heyetin belirleyeceği zam geçerli olacak.

Memurların uzun yıllardır talebi olan toplu sözleşme, 12 Eylül referandumu ile Anayasa'ya girdi. Bu nedenle her yıl 15 Ağustos ile 30 Ağustos arasında yapılan toplu görüşmeler tarihe karıştı. Zamlı maaşların artık masada alınan kararların bağlayıcı olduğu toplu sözleşme ile belirlenmesi anayasal zorunluluk oldu. Ancak Anayasa'ya giren toplu sözleşme hakkının kullanılabilmesi için gerekli yasanın çıkması gerekiyordu. Ancak yasa çıkmadığı için memur ocak ayında zamlı maaş alamamıştı.



TASARIDA ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI

Öte yandan yasa tasarısında önemli değişiklikler yapıldı. Daha önce tasarıda Kamu Görevlileri Hakem Kurulu başkanı olarak Sayıştay başkanı belirlenmişti. Ancak daha sonra bu kararda değişikliğe gidildi. Buna göre Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun başkanı Sayıştay, Yargıtay ve Danıştay başkan ve daire başkanları arasından seçilecek.

Tasarıda yapılan ikinci değişiklik, belediyelerde ayrı ayrı toplu sözleşme düşüncesinden vazgeçilmesi oldu. Ayrıca tasarıda yapılan son değişiklikle hizmet kolu toplu sözleşme sisteminin memurlarda uygulanmasından vazgeçildi. Buna göre memurlar, tek ve genel bir toplu sözleşme imzalayacak. 3 memur konfederasyonunun hükümetle imzalayacağı toplu sözleşme 2,5 milyon memura ve 1,8 milyon emekliye geçerli olacak. Sendikalar ise bu düzenlemeye itiraz ediyor. Tasarıya göre pazarlık masasında hükümetin karşısına 2,5 milyon memuru temsilen 6 üye ve 1 başkandan oluşan toplam 7 sendikacı çıkacak. 6 üyenin 3'ünü Memur-Sen, 2'sini Kamu-Sen, 1 üyeyi de KESK belirleyecek. En fazla üyeye sahip olması nedeniyle heyetin başkanlığını Memur-Sen başkanı üstlenecek. En büyük konfederasyon masaya oturmazsa görüşme ikinci büyük konfederasyonla devam edecek.

Canlı Yayında Dediğin Yaptı

Ahmet Hakan, Twitter'da aldığı Ermeni karşıtı ırkçı tweetler karşısında meydan okuyarak "canlı yayında 'ermeniyim, zoruna mı gitti' diyeceğim.." iddiasında bulunmuştu. Tarafsız Bölge'de Dink cinayetini ve mahkeme kararını masaya yatıracaklarını duyuran Ahmet Hakan aldığı ırkçı tweetler karşısında şoke olmuş ve adeta gaza gelerek "Bu akşam canlı yayında "Ermeniyim, zoruna mı gitti" diyeceğim.." demişti.

Ahmet Hakan, Twitter'da aldığı Ermeni karşıtı ırkçı tweetler karşısında meydan okuyarak "canlı yayında 'ermeniyim, zoruna mı gitti' diyeceğim.." iddiasında bulunmuştu. Tarafsız Bölge'de Dink cinayetini ve mahkeme kararını masaya yatıracaklarını duyuran Ahmet Hakan aldığı ırkçı tweetler karşısında şoke olmuş ve adeta gaza gelerek "Bu akşam canlı yayında "Ermeniyim, zoruna mı gitti" diyeceğim.." demişti.

Programda duyurduğu gibi Dink cinayeti ve mahkeme kararını tartışmaya açan Hakan yayının açılışında Twitter'daki polemiğe değinmedi. Ancak kapanışa doğru konuyu gündeme getiren Ahmet Hakan hem söylediğini yaptı hem detoplumdaki Ermeni algısının dayandığı ırkçı tavrı eleştirdi.



"İnanılmaz bir tepki aldım. 'Hrant Dink kim ki? Çocuğa müebbet hapis verdiler işte daha ne istiyorsunuz?' gibi diye tepkiler aldım. Sonra 'hepimiz Ermeniyiz' dedim ve gerçekten inanılmaz tepkiler aldım. Gördüm ki insanlar Ermeni olmayı bir hakater bir küfür olarak algılıyor. Birine Ermeni demek tek başına çok büyük bir hakaret oluyor. 'Sen Ermeni misin?' sorusu bir küfür gibi soruluyor. Ben de bunların üstüne bu kez 'canlı yayında Ermeniyim zoruna mı gitti diyeceğim?' dedim ve çok daha da büyük tepki aldım. İşte buradan söylüyorum 'Ben Ermeniyim'. Bana diyorlar ki "sen Erivan'da 'ben Türküm' diye bağırabilir misin?" Eğer bağıramazsam bu Erivan'ın ayıbı olur. İstanbul'da 'ben Ermenyim' diyebiliyorsam bu da İstanbul'un şerefi olsun."

MEB'den Taciz Hattı

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1 Mart tarihi ile hayata geçirmek istediği "Taciz hattı" şimdiden tartışma konusu oldu.

MEB'den taciz hattı

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1 Mart tarihi ile hayata geçirmek istediği "Taciz hattı" şimdiden tartışma konusu oldu.

MEB’in okullardaki taciz ve şiddet olayları ile eğitim sorunlarının iletilmesi için kurduğu ‘Alo 147’ telefon hattı 1 Mart’ta devreye girecek. Hat, internet forumlarında şimdiden tepki çekt.

Okullardaki taciz ve şiddet olaylarından, SBS, sınav ve eğitim sistemine kadar pek çok sorununun iletilip çözüm aranacağı bir telefon hattı bu yıl hizmet vermeye başlayacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nca (MEB) hayata geçirilecek olan “Alo 147”, 1 Mart’ta uygulamaya açılacak.

“MEB İletişim Merkezi-Alo 147” hattına iletilen soru, sorun, ihbar ve şikâyetlere 3 günde yanıt verilecek. Uygulama, daha başlamadan internet forumlarında eleştirilere yol açtı. Milliyet'in haberine göre: Uygulamayı eleştirenler, “Haydi öğrenciler, veliler, birbirini çekemeyen öğretmenler yaşadınız valla”, “Polisi, savcıyı, hâkimi, valiyi, milletvekilini, doktoru şikâyet hattı da kursunlar. Herkesin gücü öğretmene yetiyor” yorumlarını yaptı.

Ülke genelinde tek hat
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer imzasıyla yayımlanan, “Milli Eğitim Bakanlığı İletişim Merkezi (MEBİM) Alo 147” başlıklı genelgede, “MEB’e vatandaşlardan gelecek her türlü talep, şikâyet, görüş, öneri, ihbar ve sorunların etkin, hızlı çözüme kavuşturulması ve süratle cevaplanması ve müracaatların bakanlıktan izlenebilmesi amacıyla Türkiye genelinde tek bir telefon numarası ile ulaşılabilen MEBİB Alo 147’nin, 1 Mart 2012’den itibaren hizmete gireceği” belirtildi.

Bakan Dinçer, MEBİM’in işleyişinin şu şekilde olacağını bildirdi:
Gelen her türlü çağrının iletişim merkezinde cevaplandırılıp sonuçlandırılacak. Ancak, iletişim merkezinde sonuçlandırılamayan hususlar ilgisine göre MEB merkez veya taşra teşkilatına iletilecek.

Merkez ve taşra teşkilatında birim amirlerine bağlı olarak çalışacak olan İletişim Merkezi Destek Bürosu kurulacak. Büroda halkla ilişkiler temsilsici olarak en az iki personel görevlendirilecek. Hizmetler, ilk başvuru masasında sonuçlandırılacak.

MHP’den mobbing teklifi
MHP, işyerlerindeki psikolojik şiddetin (mobbing) önlenmesi ve tacize maruz kalanların korunması için “Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu” kurulmasını istedi. TBMM Başkanlığı’na, Grup Başkanvekili Mehmet Şandır ile Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın imzasıyla “Çalışma Ortamında Psikolojik Tacizin Önlenmesi ve Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu Kurulması” teklifi verildi.



Teklifte kamu ve özel sektör işveren ve işveren vekillerine işyeri açmadan önce veya açtıktan sonraki 6 ay içinde, yöneticilere de göreve başladıktan sonra üç ay içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca psikolojik taciz konusunda en az 10 saatlik eğitim verilmesi zorunluluğu öngörülüyor.

Teklifle, psikolojik taciz konusunda ilk ve ortaöğretim öğrencileri için yaşlarına uygun programlar düzenlenmesi de isteniyor.